NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
142 - (1612) حدثنا
أحمد بن
إبراهيم
الدورقي.
حدثنا عبدالصمد
(يعني ابن
عبدالوارث).
حدثنا حرب
(وهو ابن شداد).
حدثنا يحيى
(وهو ابن أبي
كثير) عن محمد
بن إبراهيم؛
أن أبا سلمة
حدثه،
وكان
بينه وبين
قومه خصومة في
أرض، وأنه دخل
على عائشة
فذكر لها ذلك.
فقالت: يا أبا
سلمة! اجتنب
الأرض. فإن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال (من
ظلم قيد شبر
من الأرض طوقه
من سبع أرضين).
[ش
(قيد) أي قدر
شبر من الأرض.
يقال: قيد
وقاد، وقيس وقاس.
بمعنى واحد].
{142}
Bize Ahmed b. İbrahim
Ed-Devrakî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdüssamed yâni İbni Abdilvâris rivayet
etti. (Dediki): Bize Harb yâni İbni Şeddâd rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya
—ki İbni Kesîr'dir—, Muhammed b. İbrahim'den naklen rivayet etti; ona da Ebû
Seleme rivayet etmiş.
Ebû Seleme ile kabilesi
arasında bir yer hakkında husumet varmış. Kendisi Âişe'nin yanına girerek bunu
ona anlatmış. Âişe:
Yâ Ebâ Seleme, sen bu
yerden sakın! Zîra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);
«Bir kimse bir karış
kadar yer için zulmetse, o yer yedi kat yer (in dtbin) den itibaren boynuna
dolanır.» buyurdular.» demiş.
(1612) - وحدثني
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
حبان بن هلال. أخبرنا
أبان. حدثنا
يحيى؛ أن محمد
بن إبراهيم حدثه؛
أن أبا سلمة
حدثه، أنه دخل
على عائشة. فذكر
مثله.
{…}
Bana İshâk b. Mansûr da
rivayet etti. (Dediki): Bize Habbân b. Hilâl haber verdi. (Dediki): Bize Ebân
haber verdi. (Dediki): Bize Yahya rivayet etti, ona da Muhammed b. İbrahim, ona
da Ebû Seleme, Âişe'nin yanına girdiğini rivayet etmiş. Râvi yukarıki hadîsin
mislini zikretmiştir.
İzah:
Bu rivayetlerden Saîd
b. Zeyd ve Ebû Seleme hadîslerini Buhâri «Mezâlim» bahsinde; ayrıca Ebû Seleme
hadîsini «Bed'ül-halk»da tahrîc etmiştir.
Hu. Saîd (Radiyallahu
anh) hadîsinin muhtelif rivayetlerinden anlaşıldığına göre Ervâ binti Uveys
namında bir kadın, yerimi gasbetti iddiasiyle Hz. Saîd'i Mervân'a şikâyet
etmiş. Saîd (Radiyallahu anh} cennetle müjdelenen on bahtiyardan biridir. Eski
müslümanlardan duası müstecâb bir zâttı. Mervân bu şikâyet üzerine Hz. Saîd'e
bir hey'et göndererek tahkikatta bulunmak İstemişse de Hz. Saîd (Radiyallahu
anh) iddia edilen yeri derhal kadına bırakarak dâvayı kapatmış; kadına da
bedduâ etmiş. Neticede kadın tamamiyle onun bed duasına uğramış.
Ulemânın beyânına göre
bu hadîs, yerlerin de gökler gibi yedi kat olduğunun açık delilidir. Nevevi
bunu beyândan sonra şunları söylüyor: «Fakat bu mumâseleti hey'et ve şekille
te'vîl, zahire uygun değildir. Hadîsteki yedi kat yerden murâd yedi iklimdir,
diyenlerin sözü de böyledir; zîra yerler yedi tabakadır. Bu te'vîl bâtıldır.
Ulemâ onu şöyle iptal etmişlerdir: Eğer yedi kat yerden murâd yedi iklim olsaydı
o zaman zâlimin boynuna kendi ikliminden geri kalan iklimlerden bir karışının
dolanmaması îcâbederdi; halbuki yerin tabakaları böyle değildir; çünkü bu
tabakalar mülkiyet hususunda o bir karış yere tabidirler; bir karış yere sahip
olan bir kimse o yerin altındaki tabakalara da mâlik olur.
Boynuna dolanma
meselesine gelince : Bu hususta dahi bir takım ihtimaller üzerinde durulmuştur.
Ezcümle bazılarına göre bunun mânâsı, o bir karış yerin yedi kattan misli alınarak
zâlime yüklenmek ve taşıması emrolunmak ihtimaldir. Bir takım ulemâ bu yer onun
boynuna halka gibi takılır; zâlimin boynu uzatılır, demiş; bazıları bu işin
günahının boynuna dolanacağını söylemişlerdir.
Taberî'nin «Et-Tehzîb»
nâm eserinde Ya'la b. Mürra'dan rivayet olunan bir hadîste: «Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in herhangi bir kimse zulmen bir karış yer alırsa Allah ona o
yeri yedi kat yerin dibine kadar kazdırır; sonra kıyamet gününde bütün
insanların hesabını görünceye kadar bunu onun boynuna dolar.» buyurarak
gasbedilen yerin nasıl boyuna dolanacağı beyan olunmuştur.